28 Şubat 2019 Perşembe

VAKİT Mİ NAKİT Mİ ?



           Son dönemlerde  çokça duyduğunuz bir ikilem.
Daha doğrusu çoğu kez zamanın daha önemli olduğunu bildiğimiz halde parayı seçtiğimiz bir ikilem.
Bunun temel sebebi zamanı fazla olan insanların genellikle parasal olarak da  iyi bir hayat sürmesi yada yaşantısının belli bir kalitenin altında olmasıdır.
Bu kaliteyi sağlamak isteyen insanlar zamanların çoğunu başkaların hayallerini gerçekleştirerek yaşarlar.
Kişiler kendi hedefleri doğrultusunda hareket etseler de aslında bu onların değil düzenin getirdiği bir takım rutinden ibarettir.
Bu rutinler hayatımızın her döneminde karşımıza çıkar.
Mesela 14-15 yaşlarımız da ki hedeflerimiz nasıl birbirine benziyorsa de 60-70 yaşlarımızda da benzer gaye ve hedeflerimiz olacaktır.
Vakit ve Nakit yaşlarımızla ters orantılıdır, genç bir birey zaman yönünden zengin olsa da maddi anlamda iyi olmadığı için hayallerinin bir çoğunu gerçekleştiremez aynı zamanda orta yaşlı bir birey 
parasal anlamda iyi konumda olsa bile işe ayıracağı zaman onu kısıtlayacağı için çoğu hedefini başlamadan bitirir. 
Bana göre bu ikilemin kazananı VAKİTTİR
Çünkü kaybettiğimiz parayı hayatın her zerresinde kazanabiliriz ama geri giden bir saliseyi bile asla geri götüremeyiz.

22 Kasım 2018 Perşembe

EN BÜYÜK KORKUMUZ


       Evet nedir bu korku ? Ölüm mü, sevdiklerini kaybetmek gerçekten acı verici ama gerçek korku bu değil.

Korku tanım olarak bir duygu yoğunluğunu ifade eder. Bu yoğunluk size ani oluşan hızlı kalp atışı, terleme, kekeleme ve benzeri fiziksel atraksiyonları yaşatır.

İnsanlar, tarih boyunca hep korkuya kapılacak hikayeler, destanlar ve benzeri metinler uydurup kendi kurdukları dünyalarında korkuyu yaşarlar.
Korku bir bakımdan ihtiyaç gibidir.

Bir korku ile yüzleşmek sizi düşündüğünüzden daha fazla etkiler.
Örnek olarak yükseklik korkusu olan bir insanı ele alalım.

Çoğu insanda görülebilen popüler bir korku türü .Araştırmacılar yükseklik korkusu olan insanların korku ile yüzleşmelerini çeşitli aletler ile kayıt altına alırlar.
Deneği yüksek bir binanın üzerine çıkartıp manzarayı seyrettirmeyi planlayan araştırmacılar işin sonunda ilginç bir bilgiye rastladılar.
Sonuçlar gariptir, deneğin kalp atış ritmi asansörün son kata gelmesiyle birlikte tehlikeli bir hal almıştı.
Ama asıl olay bu değildi binanın üstüne çıkan denek önce gözlerini açamadı daha sonra gözlerini açan deneğin kalp atışları  zaman geçtikçe normale döndü.

Bunun üzerine bir çok fobisi olan denekler incelendi ve durum çok farklı olmadı.
Deneklerin çoğu daha korkularıyla yüzleşmeden  bayılıyor, ayık kalabilenler ise aslında o kadar korkmadıklarını anlıyordu.

Denekler baz alınarak aslında insanlar korku dan değil korkmaktan korkarlar.
Yani asıl korku zihnimizde kurduğumuz bir kurgudan ibaret.
Zaten izlediğimiz o korku filmleri hep bir senaristin zihninde oluşturduğu kurgudur.
Aynı şekilde hikayeler de öyle.

Zihnimiz o kadar karmaşık bir sistem ki korkularımızı bile belirler
.Eğer korkularımızı yönetmeyi bilseydik tarihte ne köle kalırdı nede köylü.

Kısaca En Büyük Korkumuz ZİHNİMİZİN OYUNLARI dır.